Welcome to Our Website

Mahmut Kaya, “Fatih’in Türbesini Ziyaret” şiirini yeniden söyledi

Mahmut Kaya, Abdülhak Hamit’in “Fatih’in Türbesini Ziyaret” şiirini yeniden yazdı. 

FATİH’İN TÜRBESİNİ ZİYARET

Her çağa yayılmıştır senin ölümsüz nâmın
Şâyestedir denilse âlem senin mezarın
Kaldın cihanda bir ân, çağ gibiydi her ânın
Ezel ülkesi sanki tahtında hep civarın
Bu necip ümmet için öyle padişahsın ki
Şehirler bahşişindir, denizler yadigârın
Sen savaş meydanını saltanat tahtı yaptın
Sayıya gelmez asla silahlı orduların
Cisminle ölümlüydün, ruh ise ebedîdir
Bedenden ayrılsan da bâkîdir senin nâmın
Tevhid ehline açtın tüm cihad ülkesini
Barış geldi her yere, sayesinde fermanın
Geçmiş kapalı perde, gelip açmanı bekler
Gelecek karanlık yol, bekler gelip geçesin
İsminle kudretinle İslâm ile insanı
Tevhidde buluşturmak asıl senin meramın
Makamın Kâbe’dedir, ecdat ziyaret etsin
Durmuş bekler başında bir millet türbedarın
Kılıç ile kalemin hedefi aynı yöndü
Ahkâmına uyardı kanunu o zamanın
Kalemin kılıç gibi korku salar titretir
Kalem gibi hârika mahâretli kılıcın
Okşardı zülfiyârı âdilâne tedbirin
Hasmın fikrine engel gönül alan kararın
Her şaha böyle tâlih yar olmaz ey şehinşâh
Nâdir gelir benzeri bir böyle şehriyârın
Bir an yüzün gülünce âlem bahar olurdu
Gün tutulur her yerde belirse iğbirarın
Sen ışık kaynağısın, yoktur senin gurubun
Dehâ parıltısından var binlerce yıldızın
Paramparçaydı hepsi, parlak ufuklarından
Buldun bir siyaset ki her çeşit akla uygun
Yıldızlar sayısınca meş’ale mü’min ruhlar
Türbenin tepesinden aydınlanır her yanın
O âteşin cesaret fitneyi söndürürdü
Söndün nihayet amma şimşekti kıvılcımın
Nice nâdir eserler seninle vücut buldu
Toprağından biterek sebebi oldu kârın
Bir yıldırımdı mızrak saplanmıştır taprağa
Hakkı gösteren burçtur göğe eren minaren
Kurtuluş kapısını sendin ey Fatih açan
Anahtar yaptı ancak senin buyük ecdadın
Her an açıktır sana arşın rahmet kapısı
Türbendir en büyüğü fethettiğin diyarın
Gösterdiğin başarı hepsi birer ehramdır
Bütünüyle o dağlar senin rahat döşeğin
Yaratıcıya nâzır o yüce asil başın
İnsanların elinde o muhteşem tabutun
Gönüldaş olmasını isterdin düşmanların
Rakibindir zamane, Allah ise sevgilin
Bir an getirdi tahtın derinliği kıyâma
Yüceliği rükûa davet eyler zamanın
Her gün bir cilve ile aklı uyandırırdın
Senin o dalgınlığın mesnedi akıllının
Akıllar hâlâ senle sınırlıdır geçilmez
Kan seliyle çevrilmiş sınırlıdır hisarın
Kaderin pençesinden farkı yoktur çağında
“Rıza”yı kuşatmıştır dolanan pazuların
Sen secdeye varınca titrerdi secdegâhın
Hâlâ gelir derinden tekbir-i zâr-ı zârın
Her azmin eylemişti Hak âyetini tefsir
Yüzünden de okunur eseri Çâr-ı yârın
Ardınca hârikalar vatanın peykleridir
Her yanı gezer durur fethe alışkın ruhun
Yattığın yatakta hep top güllesiydi döşek
Kan ve ateş tûfanı gülüydü ilkbaharın
Geceyle gündüz gibi bu an başında olur
Aydınlık ve karanlık gölgen ile çınarın
Yerden çıkıp yükselmiş gözler bu inkılâbı
Bir devirdir mücessem kana belenmiş şalın
Kahhâr olan Allah’tan hiç korku kalmamıştır
Biz senden korkmaktayız, gel de al intikamın
Ebediyet sultanı açtı sana kanadın
Cihanın cânı ona derhal açtı kucağın
Vasfına karşı gönlüm ödül bekliyor ey şâh
Sevapsa da hatasın, affet bu günahkârın
Övgünde şairâne ilhamlar gereklidir
Bitmez tarifi yerde arşa çıkan kitabın

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir